2 Kasım 2021 Salı

Urfa'da Kısa Bir Mola

Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanı Zeynel Abidin Beyazgül'ün misafirleri olarak hafta sonu kadim uygarlıklara ev sahipliği yapmış olan Şanlıurfa'daydık. Bir blog yazısına sığmayacak kadar dolu bir tarihe ve kültüre sahip Urfa'yı kısacık da olsa sizlere anlatmaya çalışacağım.


Peygamberler Diyarı diye bilenen Urfa, insanlık tarihinin en önemli yerleşim yerlerinden de biri. İlkler şehri Şanlıurfa. Tarihin ilk tapınağına ev sahipliği yapmış; ilk buğday bu topraklarda ekilip biçilmiş. Sokaklarında dolaşırken kendinizi bir anda başka bir çağda bulabiliyorsunuz Urfa'da. Hz. Adem'in çiftçilik yaptığı, Hz. İbrahim'in ve Hz. Eyyüb'ün doğduğu, Hz. Musa ve Hz. Şuayip'in buluştuğu 'Efsaneler Şehri' Urfa. 
Şehrin tarihi, kaynaklara göre Cilalı Taş devrine kadar gitmekte. Asur'dan Sümer'e, Persler'den Makedonyalılar'a, Bizans'tan Osmanlı'ya kadar binlerce yıl boyunca birbirinden farklı ama bir o kadar da renkli bir çok kültüre ev sahipliği yapmış. Göbeklitepe'nin keşfiyle de insanlık tarihini sıfırlamış Şanlıurfa. Her şeyin başladığı yer olan Urfa'yı gelin beraber gezelim.


Urfa'ya gelir gelmez Gümrük Han'a uğrayıp ciğer kebabı yemeden ve  menengiç kahvesi içmeden şehri keşfetmeye başlamayın. Gümrük Han Kanuni döneminde yapılmış 2 katlı, avlusunda Balıklı Göl'ün suyu akan bir ticaret merkezi ve günümüzde de bir mola noktası olmuş. Han'dan çıkınca da kendinizi Urfa'nın tarihi sokaklarında buluyorsunuz. 
Biz de Şanlıurfa'ya geldiğimizde rehberimiz Sadık Beyin eşliğinde güne Gümrük Han'da ciğer kebapla kahvaltı yaparak başladık. Yemeğin arkasından nefis menengiç kahvemizi içip Urfa'yı keşfetmek için yola koyulduk. (Menengiç kahvesi aşılanmamış şam fıstığının yani bıttımın öğütülmesiyle elde edilen bir içecek.)
Gümrük Han'dan sonraki ilk durağımız Balıklı Göl'dü.



Balıklı Göl efsanesini bilmeyenimiz yoktur. Ben de bu efsaneyi küçük bir çocukken babamdan dinlemiştim. Efsaneye göre İbrahim peygamber dönemin hükümdarı Nemrut'un yaptırdığı putları kırdığı için Nemrut İbrahim peygamberi ateşe atarak cezalandırır. Ama İbrahim'in ateşe düştüğü yer bir göle, ateş için yakılan odunlar da balığa dönüşür. Bu gölün adı Halil'ül Rahman gölüdür ama efsaneden dolayı Balıklı Göl olarak anılmaktadır. Nemrut'un kızı Zeliha da İbrahim peygambere inandığı ve babasını ikna edemediği için kendini ateşe atar. Onun düştüğü yerde de  Aynzeliha Gölü oluşmuştur. Balıklı Göl'ün mistik havasında çıkabilirseniz Aynzeliha Gölü'nde bir kahve molası vermeyi de unutmayın.


Balıklı Göl'den sonraki durağımız Mevlid-i Halil Camii ve Eyyüp Peygamberin Makamı ve Camii oldu. Mevlid-i Halil Camii'nde İbrahim peygamberin doğduğu ve 7 yaşına kadar yaşadığı mağarayı ziyaret ettik. Fazla oyalanmadan Eyyüp Peygamberin sabır makamına geçtik. Burada da Eyyüp peygamberin çile doldurduğu sabır makamını ziyaret edip, camiinin avlusundaki şifalı sudan da içmeyi ihmal etmedik. Rehberimiz her ziyaret ettiğimiz kutsal mekanda peygamberlerle ilgili o kadar çok efsane anlattı ki Urfa'ya neden Peygamberler Şehri ve Efsaneler Şehri dendiğini de anlamış olduk. 


Urfa'daki ilk günümüzü iki bin yıllık bir tarihe sahip olan Kızılkoyun Nekropol ziyaretiyle bitirdik. Kızılkoyun Nekropol'ü Urfa Kalesi çevresinde yapılan kale eteği düzenlemeleri sırasında bulunuyor. Belediye başkanı Zeynel Abidin Beyazgül bu tarihi alanın restorasyonuna ve düzenlemesine ayrı bir önem vermiş. Özellikle gece ışıklandırılmış halini de tüm ekip çok beğendik. 
Şehir merkezinde bulunan Roma dönemine ait Kızılkoyun Nekropolü yaklaşık iki bin yıllık bir tarihe sahip. Alanda 80'e yakın kaya mezarı örneği, beş adet taban mozaiği bulunmuş. Bu kaya mezarlarının Kral Abgar ailesinin ileri gelenlerine ait olduğu tahmin ediliyor. Kaya mezarları Anadolu'nun bir çok şehrinde karşımıza çıkıyor. Urfa'ya geldiğinizde de Kızılkoyun Nekropol'ünü mutlaka ziyaret edin. İmkanınız olursa hem gündüze hem de gece ziyaret edin bu alanı.


Şanlıurfa'da ikinci günümüze belediye başkanı Zeynel Abidin Beyazgül Beyefendinin kahvaltı davetiyle başladık. Şanlıurfa'da Zeynel Abidin Bey bizleri samimi sohbetiyle ağırladı. Urfa'ya gönül vermiş, halkla iç içe bir başkan Zeynel Abidin Bey. Urfa sokaklarında gezerken kendisiyle karşılaşmanız mümkün. 


Balıklıgöl Heykeli

Kahvaltıdan sonra ülkemizin en büyük müzelerinden olan Şanlıurfa Arkeoloji Müzesini ziyaret ettik. Dünyanın en eski tapınağı Göbeklitepe, en eski yerleşim yeri Karahantepe'ye ait eserler ve dünyanın bilinen en eski insan boyutundaki heykeli olan Balıklıgöl Heykeli de bu müzede sergilenmekte. Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi, Neolitik Dönem eserleri açısından dünyada önemli bir yere sahip müzelerden de biriymiş. Müzede 14 ana sergi salonu ve 33 canlandırma alanı bulunmaktaymış. 
Biz Şanlıurfa Arkeoloji Müzesini hızlandırılmış tur şeklinde gezdik. Müzedeki rehberimiz o kadar yetkindi ki bu hızlandırılmış turda hiç bir şeyi atlamadan sanki 2 saat müzede vakit geçirmişcesine gezdik. 



Müzenin en alt katından en üst katına kadar 12 bin yıllık bir yolculuk yapmış gibi olduk. Müzeyi dolaşmaya başladığımızda bizi ilk olarak Göbeklitepe D Tapınağının birebir kopyası karşıladı. Karşımızda bir anda tapınağı görmek hepimiz için çok etkileyiciydi. Göbeklitepe ve Karahantepe'de bulunan eserler de bizleri hem etkiledi hem de şaşırttı.
Arkeoloji Müzesinden sonra durağımız Haleplibahçe Mozaik Müzesi olacaktı ama vaktimiz kısıtlı olduğu için bu müzeyi gezemedik. Mozaik Müzesinde Haleplibahçe'den çıkan mozaikler sergilenmekteymiş. Müzede Amazonlar Villası, yurtdışına kaçırılan ama yeniden ülkemize getirilen Orfeus Mozaiği, Ktisis Mozaiği ve Akilleus'un Hayatı Mozaiği gibi önemli mozaikler sergilenmekteymiş. Urfa' ya tekrar gelirsem her iki müzeyi de uzun uzun gezeceğim.
 

Ve sonunda 'tarihin sıfırlandığı nokta' Göbeklitepe'deydik. Şanlıurfa Örencik Köyü yakınlarındaki Göbeklitepe Arkeoloji Alanı 1963 yılında İstanbul ve Chicago Üniversitelerinin ortak çalışmasıyla keşfedilmiş. 1994 yılından sonra başlatılan kazı çalışmalarıyla da eserler ortaya çıkartılmaya başlamış. Göbeklitepe'de yapılan kazılar sonucunda bu bölgenin dünyanın en eski kült merkezi yani inanç merkezi olduğu keşfedilmiş. 1997 yılında keşfedilen 2019 yılında kazı çalışmaları yapılan Karahantepe'nin ise yaşam merkezi olduğu düşünülüyor. 

Leopar Taşıyan İnsan Heykeli

Karahantepe'nin keşfi tarih açısından Göbeklitepe'nin keşfi kadar heyecan verici olmuş. Çünkü Karahantepe'nin insanlık tarihini Göbeklitepe'den daha da geriye atacağı düşünülüyor. Göbeklitepe'de bulunan eserlerde daha çok hayvan figürleri tasvir edilmişken; Karahantepe'de hayvan figürlerinin yanı sıra insan figürleri de görülmekte. Oldukça da ilginç heykeller bulunmuş Karahantepe'de. Mesela Leopar Taşıyan İnsan Heykeli gibi. Ve bir de yeni bir keşif haberi vereyim sizlere. 2021 yılında kazı çalışmaları başlayan yine neolitik çağa ait Sefertepe adında yeni bir alan bulunmuş. Göbeklitepe, Karahantepe ve Sefertepe kazıldıkça kim bilir insanlık tarihiyle ilgili nasıl bilgilere ulaşacağız?
Neolitik çağa ait bu iki alandan çıkan eserler Şanlıurfa Arkeoloji Müzesinde sergilenmekte. Hem bu eserleri görmek hem de daha detaylı bilgi almak için Göbeklitepe ve Karahantepe'yi ziyaret etmeden önce Şanlıurfa Arkeoloji Müzesine gitmenizi öneririm. 


Şanlıurfa'da yönümüzü ne tarafa çevirsek kendimizi tarihin başka bir diliminde buluyoruz. Soğmatar Köyü de MS. 2. yy'la tarihlenen Roma Dönemine ait bir başka bölge. Soğmatar Antik Kenti oldukça büyük bir alana sahip. Biz sadece Ay Tanrısı Sin için yapılan alanı gezebildik. Soğmatar ilginç bir bölge. Tarih boyunca hem hristiyanlık için hem de islamiyet için bir inanç merkezi olmuş. Ayrıca firavundan kaçan Musa Peygamber'in burada yaşadığına ve Şuayip Peygamber'le burada buluştuğuna inanılıyor.


Konik kubbeli evleriyle, tarihin ilk üniversitesiyle ve kırmızı yanaklı çocuklarıyla Kuzey Mezopotamya'nın kadim yerleşim yerlerinden Harran'dayız. Birçok ilim ve bilim insanı yetiştiren, astronomi ilminin merkezlerinden olan Harran'ın binlerce yıllık kadim bilgilerini ve günümüzü kıyaslayınca bu çağın insanları olan bizler sınıfta kaldık maalesef. Dünyadaki önemli üç büyük felsefe ekolünden biri olan 'Harran Ekolü' de yine bu kadim coğrafyaya ait. 


Şanlıurfa'daki son günümüzü Halfeti'de kahvaltı ve tekne turu yaparak geçirdik. Tarihi MÖ. 855 yılına kadar dayanan Halfeti Asur'dan Osmanlı'ya bir çok uygarlığa ev sahipliği yapmış yerleşim yerlerinden biri. 2000 yılından önce yürüyerek gezebileceğimiz tarihi sokaklardan tekneyle gezmek ilginç bir deneyimdi. Şu an Eski Halfeti olarak anılan bölge 2000 yılında Birecik Barajının tamamlanmasıyla sular altında kalmış ve artık bir batık şehir olmuş. Fırat nehri üzerinde gezerken rehberimiz Sadık Bey şu alan bölgenin en eski kilisesi, burası Ulu Camii diye anlatırken yapıların birazını su üstünde büyük bölümlerini de su altında görmeye çalışmak enteresandı. 
Halfeti'ye yolunuz düşerse belediyeye ait sosyal tesiste yemek molası verebilirsiniz. Fırat Nehri'ni izleyerek bir çay için ve mutlaka tekne turu yapın.


Urfa'ya kadar gelip de Sıra Gecesine gitmemek olmazdı. Günümüzde artık kadınlı-erkekli bir eğlence etkinliğine dönüşen Sıra Geceleri aslında sazın, sözün bir araya geldiği geleneksel bir toplanma şekli. Sıra Gezmek de denilen bu gelenekte yöresel şarkılar eşliğinde eğlenilirken küçük yaştan itibaren çocuklara görgü kuralları öğretilirmiş. Sadece erkeklerin katılabildiği sıra geceleri artık tamamen bir eğlence işine dönmüş ama ekipçe çok eğlendiğimizi de yazmadan geçemeyeceğim.


Urfa'da ne yiyelim-içelim diye sorarsanız cevabım tabi ki ciğer kebabı ve menengiç kahvesi olur. Urfa'ya ait tüm yöresel yemekleri gönül rahatlığıyla yiyebileceğiniz mekan olarak da Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesinin sosyal tesislerini önerebilirim. Bu tesislerde her şey büyük incelikle düşünülmüş.


Tarihin sıfırlandığı yer, Kurtuluş Savaşı'mızın şanlı şehri Şanlıurfa bizi üç gün boyunca tarihiyle, kültürüyle, samimi insanları ve lezzetli yemekleriyle sardı sarmaladı. Vakitsizlikten göremediğim yerler için Urfa'ya tekrar gelmek de şart oldu. 
Bizi Şanlıurfa'ya davet eden Büyükşehir Belediye Başkanı Zeynel Abidin Beyazgül başta olmak üzere, tüm gezi boyunca gölgemiz gibi bizimle olan ve her isteğimizi anında karşılayan Abdullah Beye ve sabırla bizlere Urfa'yı anlatan, sayesinde Urfa'ya dair bir çok şey öğrendiğimiz rehberimiz Sadık Beye samimi ev sahiplikleri için tekrar teşekkür ederim.















 


19 yorum:

  1. Nasıl güzel bi paylaşım olmuş emeğine sağlık kuşum ❤️

    YanıtlaSil
  2. Çok güzel bir yazı olmuş ☺️ Urfa’ya hiç gitmedim. Umarım bir gün gitmek kısmet olur.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnşallah en kısa zamanda gidersiniz, mutlaka görülmeli Urfa..

      Sil
  3. Çok güzel bir yazı olmuş

    YanıtlaSil
  4. Görmeyi çok istediğim şehirlerden biri Diyarbakır ❤️

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgili Yücel, inşallah ben de bir gün Diyarbakır'ı görürüm :)) Umarım Urfa kadar güzeldir..

      Sil
  5. Yazını sonuna kadar keyifle okudum. Urfaya kendim gidip gezmiş gibi hissettim. Sayende Urfaya gittiğimde nerelere gideceğimi,ne yiyip içeceğimi biliyorum. Teşekkürler canım 🌼

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok mutlu oldum bu yorumuna..Çok teşekkür ederim.

      Sil
  6. Yazını okurken sanki oralarda gibi hissettim kendimi ,bende çok istiyorum Urfa yi görmek. Mutlaka bir fırsat oluşturup gideceğim. Güzel bir yazı olmuş. Ellerine sağlık canım:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnşallah en kısa zamanda gidersin Yasemin. Urfa mutlaka görülmeli ;)

      Sil
  7. ben de gitmiştim şehir muazzam ama insanları pek sevmemiştim ayrıca Antep'in yanında benim için biraz sönük kalmıştı...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Urfa'dan sonra sıradaki şehir Antep olsun o zaman :)

      Sil
    2. Kopyacı antep :))

      Sil
  8. Harika bir yolculuk, o kadar güzel anlattın ki😍

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tüm Güneydoğu Anadolu'yu uzun uzun gezmek şart oldu Urfa yüzünden ;)

      Sil
  9. güzel bir gezi olmuş.. benim de görülecekler listemde, umarım önümüzdeki dönemde gerçekleşir :)

    YanıtlaSil